İletişim
Yayınları'nın futbol kitapları serisine dahil olan Futbol ve
Kültürü isimli derlemede (Roman Horak/Wolfgang Reiter/Tanıl Bora),
Cristian Broomberger imzalı bir makale vardır. "Stadyumdaki Kent"
isimli bu yazı; Marsilya maçlarını izlemek için stadyuma gelen taraftarların,
oturdukları tribün, yaptıkları tezahürat, ilgi gösterdikleri oyuncu, kazanmaya
ya da kaybetmeye yönelik tepkileri vs. bakımından birbirlerinden ne kadar
ayrıldıklarını anlatan harika bir analizdir. Bizim ülkemizde, tribüne gelen
insanların bırakın eğitim düzeyi ya da yaş aralığını tespit etmek, seyirci
sayısı bile devlet sırrı iken benzer bir araştırma hayalden öte belki ancak
yine de Fenerbahçe için benzer bir çalışmayı yapmak istiyordum nicedir.
Kitaplığımdaki
futbol rafının sakini 22 kitap, yeri geldikçe teşekkür ederek kullanacağım 1 tane makale, 2 adet doktora ve 1 adet
yüksek lisans tezi literatür taramasının meyveleri, futbol deyişiyle atılan en
güzel golleri olarak kayda geçti.
Sıra
rakamlara gelince tıkanıp kaldım. Binlerce kombine kart sahibi taraftarın yedi
ceddi bir excell sayfası uzağımda olmasına karşın, bunlara ulaşmak imkansızdı.
Hal böyle olunca bu açığı anket yaparak kapatmak elzem oldu.
Araştırma
evrenini tanımlarken biraz istatistik karıştırdım. Bu sezon için iyimser bir
tahmin olarak 25.000 ortalama taraftarı temsil edebilmek için, 600 civarında
bir örneklem sayısı, %95 güven aralığında yeterli sonucu veriyor, 1000 örneklem
ise yetip de artıyordu.
Anket
soruları https://kwiksurveys.com/sitesine
yüklendi ve Bozkurt Abi (https://twitter.com/_bky) sağolsun,
çoğunlukla twitter vasıtasıyla katılımcılara ulaştırıldı. Anketi her bir
katılımcının bir defa doldurabilmesi için ilgili anket sitesinde ayarlamalar
yapıldı. 7 günlük bir sürenin sonunda yapılan incelemede toplam 650 taraftarın
anketi doldurmuş olduğu görüldü. Tüm sorulara yanıt vermeyen 11 örneklem ihmal
edilerek 639 taraftarın desteğiyle Sarı - Lacivert - Şampiyon - Fener sonucuna
ulaşıldı.
1990 yılında sosyolog Can Kozanoğlu’nun yayınladığı
“Bu Maçı Alıcaz: Türkiye’de Futbol” kitabı, futbol alanında Türkiye’de
yayınlanan ilk kitaptır. Bu muazzam kitabın, Kim kimi tutuyor? başlığı altında
bu eksiklikten şu şekilde bahsetmişti:
“O halde, her takımın ayrıntılı taraftar
profili hemen hemen aynıdır (mı?)... Onu da söylemek zor. Birileri çıkıp bu
konuda çok ciddi, geniş kapsamlı ve örneklemesi özenle yapılmış bir araştırma
düzenleyene kadar, ne söylense soyut kaçacak galiba. Ama gazeteler için üç
günde yapılan, sonuçları da birbirini pek tutmayan “taraftar oranı” araştırmaları
gibi değil, doğru dürüst bir profil araştırması...”
Peşin olarak söylemem gereken; benim yaptığım çalışma büyük bir iyi niyetle
yapılmasına karşın, bahsi geçen doğru dürüst profil araştırması maalesef
olamadı. Profili ortaya koymak için sorulması gereken çok daha fazla soru
varken, tribün özelinde sadece yaş aralıkları, eğitim durumu ve cinsiyet sorgulandı.
Fenerium ve Maraton tribünleri alt ve üst diye ikiye ayırılmayarak bir hata
daha yapıldı.
Meslek, medeni durum, maça gitme sıklığı, bir taraftar grubuna dahil olup
olunmadığı, siyasi eğilim, maç izleme ritüelleri, en beğenilen futbolcular,
ikamet edilen semt, tercih edilen oyun tarzı, en sevilmeyen takım soruları da
keşke olsaydı dememek ya da en azından bu eksiklikleri daha az hissetmek için
bu soruların da cevapları aranan akademik çalışmalardan yararlanıldı.
Gelelim bulgulara:
- Stadyumun erkek egemen bir alan olduğu ve en sevilmeyen takımın hangisi olduğu anket gerektirmeyen ve cevabı bilinen sorular aslında.Değerlendirmeye alınan katılımcıların % 93’ünü erkekler, %7’sini ise kadınlar oluşturmaktadır.En fazla kadın seyirci %10 ile Fenerium tribününde varken, en az kadın seyirci oranına ise %3 ile Okul Açık’ta rastlanmıştır.
2008 senesinde
Erden M. Or tarafından yapılan “Spor Kulüplerinde Taraftar Memnuniyeti: Üç Büyük
Spor Kulübüne İlişkin Bir Araştırma” isimli doktora tezinde benzer yöntemle
yapılan ve 5742 katılımcıyla gerçekleştirilen anket sonucuna göre İstanbul’un 3
büyüklerinde rastlanan kadın seyirci oranı %6,4 olarak tespit edilmiştir.
Bu araştırmanın
tetikçisi olan Christian Bromberger’in Marsilya tribünleri için yaptığı
araştırmada ise seyircilerin %85’i erkektir.
2000 senesinde
Özden Taşgın’ın yüksek lisans tezi olarak hazırladığı “Fenerbahçe Futbol
Seyircisinin Sosya-Ekonomik Profili” adındaki çalışma ise 1998-99 sezonu ikinci
yarısında oynanan Fenerbahçe-Altay müsabakası sırasında tribündeki seyircilerle
yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilmiştir. Toplam 292 seyirciye sorulan ilginç
sorulardan biri en sevmedikleri takım olmuş ve bu soruya %81 oranında beklenen
cevap Galatasaray verilirken, asıl şaşırtıcı sonuç bir diğer ezeli rakip
Beşiktaş’ın sevilmeme oranının sadece %3,4 olmasıdır.
- Anketimize katılıp soruların tamamını dolduran katılımcıların yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde “25-35 yaş” arasındaki katılımcıların % 36 ile en büyük paya sahip olduğu görülmektedir. Sonrasında % 29 ile “35-45 yaş”, %20 ile “18-25” ve % 15 ile “45 ve üzeri” yaş grupları gelmektedir.Tribün özelinde incelendiğinde ise en genç seyirci profili Okul Açık’ta iken, en “yaşlı” seyirci ise Maraton’da toplanmıştır.
Özden Taşgın’ın araştırmasında “25-35 yaş” arasındaki
katılımcılar % 33 ile bir kez daha en büyük paya sahipken, Erden Or’un
araştırmasında “21-31” yaş arası katılımcılar % 54 ile başı çekmektedir.
Bir başka doktora
tezi olan ve Özgür Dirim Özkan tarafından gerçekleştirilen “SARAYBOSNA’DA
FUTBOL TARAFTARLIĞI VE KİMLİK FARKLILAŞMASI:SARAJEVO VE ŽELJEZNİČA TARAFTARLARI”
isimli çalışmada ortaya konan bulgular şunlardır:
“Araştırmada değerlendirmeye aldığım anketlere katılan
taraftarların yaş ortalaması 27,9’dur…Taraftarların %57’si 25 yaşın altındadır.
Gerek Türkiye’deki, gerek alan araştırmam sırasında Bosna-Hersek’teki, gerekse
de farklı nedenlerle farklı zamanlarda futbol maçı izleme şansı bulduğum
Almanya, Polonya, Sırbistan, Makedonya, Danimarka ve Hırvatistan gibi ülkelerde
yaptığım gözlemler taraftarlar için 26 yaşın önemli bir eşik anlamına geldiğini
göstermektedir. Türkiye Devlet İstatistik Kurumu’nun 26 Haziran 2009 tarihinde
yayınladığı raporda, 2008 yılında evlenen erkeklerin ortalama yaşının 26,2
olduğu açıklanmaktadır. Türk futbol taraftarları arasında yaygın olan “Taraftarın cenaze namazı nikâh masasında
kılınır” 1 sözünde ifadesini bulan medeni durumla taraftarlık
arasındaki dolaysız ilişki farklı ülkelerde de benzer bir durum
sergilemektedir. Taraftarlardaki evlenme oranıyla maçları takip etme oranının
ters orantıda olması bu bölümde ayrıca ele alınacaktır. Evlenen taraftarların
edindikleri yeni sorumluluklar bekârken sıkça tekrarladıkları bazı etkinliklere
daha az vakit
ayırmalarını beraberinde getirmektedir. Futbol
maçlarını izlemek için stadyuma gitmek de bu etkinliklerin başında gelmektedir.”
- Katılımcıların eğitim durumlarına bakıldığında %69’luk en büyük dilimin lisans ve ön lisans mezunlarına ait olduğu görülmektedir. Eğitim düzeyi en yüksek tribün %24 oranında yüksek lisans ve doktora mezunu taraftara rastlanan Fenerium iken, lise ve ilköğretim mezunlarının yine %24 oranıyla en fazla rastlandığı tribün ise Migros olmuştur.
Özden Taşgın’ın çalışmasında da tribün ve eğitim
düzeyi çapraz olarak eşleştirilmiş ve şu sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmada
kapalı olarak adlandırılan, şimdilerde
Fenerium diye isimlendirilen tribündeki taraftarların %60’ı üniversite
mezunudur.
Erden Or’un üç büyükleri kapsayan çalışmasında
üniversite mezunlarının oranı %59,4 iken, yüksek lisans ve doktora yapanlarının
toplamının oranı %7 olarak tespit edilmiştir.
Dirim’in iki Bosna Hersek takımı için yaptığı
çalışmada ise % 46 oranında üniversite mezunu tespit edilmiştir.
Tüm bu çalışmalar karşılaştırıldığında Türk
seyircisinin Bosna Hersek taraftarından daha eğitimli olduğu sonucuna
varılabilir.
- Tribünde maç izleyen kadın taraftarlar en çok %36 oranı ile Fenerium’a giderken, en az %11 oranda Türk Telekom’a (Okul Açık) konuk olmaktalar.
Sonuç:
"Yaşam hakkında önemli ve gerçek her şeyi, ben futbol sahalarında ve stadyumlarda öğrendim." diyen Albert Camus kadar iddialı olamasam da Yalçın Doğan'ın kitleleşen sporun insan yaşamına yön veren temel kurumlardan biri olduğu fikrine katılmamak olası değil.
Futbolun sahnelendiği yer olan stadyum ise sevinç ve üzüntünün beraberce yaşandığı, belirgin farklılıkların eridiği bir kap, dudaklarımızı kemirdiğimiz sırada "gool" diye bağırıp hiç tanımadığımız bir yabancıya sarıldığımız, görüşleri ve inançlarıyla hiç uyuşmadığınız bir insanla kol kola girebildiğiniz, bunun karşısında ; deplasman tribününde, aynı dava, aynı amaçlar uğruna belki birlikte ölüme bile gidebileceğiniz insana yada insanlara düşman kesilebildiğiniz yerdir.
Ehrenberg’in deyimiyle "demokrasi ütopyasının ete kemiğe büründüğü", Marksist bakış açısına göre ise kitlelerin afyonu olan futbolun, Franco'nun tabiriyle uyutulduğu uyku tulumudur stadyum.
Demokrasi ve ifade özgürlüğü özürlü ülkemizde, pasolig saçmalığı sebebiyle uzak kaldığım ancak rüyalarıma giren yerdir stadyum.
Temdit Penaltısı:
Can Kozanoğlu'nun bir özlü sözüyle stadyumun ışıkları sönsün.
“Yuh ulan be, ne buluyorsun bu Fener’de, baska takım mı yok?” (Sana ne lan!)"
KAYNAKÇA
Broomberger “Stadyumdaki Kent”
Gürel, Akkoç "Stadyum; Benzerlikler, Koşutluklar ve İzdüşümler"
Taşgın "Fenerbahçe Futbol Seyircisin Sosyo-Ekonomik Profili"
Or "Spor Kulüplerinde Taraftar Memnuniyeti: Üç Büyük Spor Kulübüne İlişkin Bir Araştırma"
Özkan "Saraybosna'da Futbol Taraftarlığı ve Kimlik Farklılaşması: Sarajevo ve Zeljeznicar Taraftarları"
Kozanoğlu "Bu Maçı Alıcaz: Türkiye'de Futbol"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder