9 Şubat 2014 Pazar

Fenerbahçe'nin şikesi var

Maçın ikinci yarısında, skor hala 0-0 iken Musa ile rakip defans oyuncusu çarpıştı kafa kafaya ve sözde hakem oyunu durdurdu. Hakem atışında (hakem dediysem lafın gelişi) Türk futbolunun baş belası, ırkçısı, olmaz olası, teni kara kalbi bembeyaz Zokara'nın kanlısı Emre Belözoğlu topu yavaşça Sivas kalecisine doğru yuvarladı. Mutlak gole ihtiyacımız var, 10 kişiyiz, köşe gönderinin hemen yanından taça atıp da önde basalım çakallığı zinhar aklına gelmedi. Galatasaray maçında rakibi eksik yakalamışken topu taca atan Rapaic aklıma geldi tebessüm ettim.

Skor hala 0-0 iken bu sefer Kuyt topa bastı, Gökhan bindirdi ve Fenerbahçe bir kez daha gole yaklaştı. Ceza sahasının içinde Gökhan yerde kaldı ve rakip Sivas'ın ani atağı başladı. Zaten 10 kişi oynayan Fenerbahçe, rakip ceza sahasında bekini bırakınca eksik ve dengesiz yakalandı. Fenerbahçe'nin kadim dostu, 2011 sezonunda yapılan "şikenin" ortağı Sivasspor'dan tek bir oyuncu bile topu taca atmayı düşünmedi. Roberto Carlos'un verdiği taktik ve Mecnun başkanın vereceği prim sayesinde atak golle sonlandırıldı. Maçtan önce "Sivas Fenerli abicim, yatar yeaa..." diye yol yapan rakip takım çok bilmişleri geldi aklıma.

4 Temmuz 2011'de Fenerbahçe'nin bu ülkeden daha temiz olduğunu kimse unutmasın yazdım, haklı olduğuma dair en ufak bir şüphem yok.

12 Mayıs 2012 sabahı bu bir roman diye başlık atıp, hala futboldan medet umarak;
"Çünkü bizler futbolun yarattığı sefaletten keyif alıyoruz. Her sene şampiyon olup da burnumuz havalarda gezmektense, yaşayacağımız çılgınca seviç için hazzın ertelenmesine razı geliyoruz. Fenerbahçe taraftarı olarak bizler önce Denizli'de sonra Trabzon karşısında bu hazzı erteledik. 3 Temmuz 2011 tarihinden beri ise bu hazzı yaşamak için nefes alıyoruz ve artık vakti geldi."
böyle saçmaladım.

14 Mayıs 2012 günü yediğim biber gazının da etkisiyle, dünyaya dönüp her fani biber gazını tadacaktır yazdım. O gün o yazının altına yaptığı yorumlarda dalga geçen parçalı sevdalısı, çok değil bir yaz sonra muhtemelen biber gazıyla imtihan oluyordu Taksim'de. İstanbul United saçmalığının ardına takılmış, dünyayı kurtarıyordu belki de. Kim bilir...

17 Aralık 2012'de ise Trabzon'da Zokora'nın Emre'ye öldürmeye teşebbüs ettiği pozisyona sarı kartla nezaret eden Kamil ve takip eden sezon "Di mi lan Fırat'ın" ahlaksızlıklarına, bir de Meireles'in parlak çocuğa tükürdü mü tükürmedi mi saçmalığı ilave olunca;

Madem öyle ben de gitmiyorum. Türlü oyunlarla soğutmaya çalışsanız, bin türlü kahpelikle yıldırmaya çabalasanız da, siz Fenerbahçe'nin altını oymaya çalıştıkça ben daha çok sarılacağım.

dedim, halt etmişim.

Bugün Sivas Fenerbahçe'yi mağlup etti. Skor 2-0 olunca çoğunluğunun Fenerli olduğu söylenen ve başkanlarının Fenerbahçe'ye maç sattığı iddia edilen rakip Sivas taraftarı "Aziz Yıldırım şike yapsana!" diye böğürdü ve Fenerbahçe'nin şikeyi kendi kendine yaptığını ilan ederek noktayı koydu bu sürece.

Bu ne roman, ne de bir oyun. Tiyatro diyeceğim, sanata haksızlık olur. Spor katiyen değil. Bunu adı kahpelik ve bu kahpeliğe dahil olan, nemalanan, Fenerbahçe'nin hakkının yenmesinden, Fenerbahçelinin hüznün kendi neşesi sayan ne kadar kansız varsa yerden kalkamasınlar.