25 Nisan 2013 Perşembe

Evladıma Miras Bu Sevda

Bizim şimdilerde yedi aylık olan bir kuzumuz var. Kendimi biliyorum ya, tutamam bağırırım gol olunca, pratik yapıyoruz aylardır onunla. Korkmasın diye..

Durduk yere ben gool diye bağırıp, elleri havaya kaldırıyorum o kıkırdıyor. Babası gool diyor, kuzusu gülüyor

Ama yine de doğduğundan beri ya korkarsa diye, maçlarda gol olunca bağırmıyorum. Sevincim iki damla, o da yanaktan süzülüyor sessizce.

Dün aksam kadın basketbol maçını izlerken kuzu uyuyor... Angel ilk yarının sonunda üçlüğü sokunca öyle garip bir ses çıkarmışım ki kasmaktan kendimi, bütün alıştırmalar boşa gitti. Ağlayarak uyandı yavrum.

Eve geldiğimden bu yana alıştırma yapıyoruz. Bu gece bağıracağım. Her gool nidamda yavrum gülecek, ben ağlayacağım.

22 Nisan 2013 Pazartesi

Helallik

Maçtan önce rahattım. Gençlerbirliği ligin futbol oynamaya çalışan ekiplerinden biri ve bu durumun Fenerbahçe için avantaj olacağını öngörmüştüm. Maç başladığında ise daha bir keyiflendim. Fenerbahçe oyuna hükmediyor ve ileriye doğru oynuyor derken ilk duran toptan Aykut’un golü geldi.

Belki erken buldukları golden ötürü, belki Fenerbahçe’nin onları ilk yarıda mahkum ettiği oyun, belki de bu maça aşırı motive olmaları (bkn: Şampiyon mu olacaksınız lan!) futbolda öngörülerin pek işlevi olmadığını bir kez daha gözüme soktu. Gençlerbirliği kendi ceza sahasının içine gömülen, zerre hücumu düşünmeyen, bildiğiniz bir anti-futbol ekibine dönüşürken, Fenerbahçe futbol oynayan takımdı. Çok pas yapan (ilk yarının ortalarında 240’a 40 gibi saçma bir istatistik bile oluştu), Salih ve Caner’in bireysel yetenekleriyle pozisyon bulan ve maçı çevireceğini cemil cümlesine inandıran takımdı Fenerbahçe.

Gençlerbirliği ilk yarı ikinci kez ceza sahasına yaklaştı ve bugüne dek hep üst düzey konsantrasyonu övülen Fenerbahçe savunmasının hatasıyla ikinci golü de attı. Futbol ilginç oyun dedim dönüp abime.

İkinci devre aynı kadroyla başlayıp, 60’a kadar bir gol bulup hemen ardından iki oyuncu birden değiştirerek tempoyu korursak bu maç hala bizimdi. Hoca benden erken davrandı ve 57’de iki oyuncu birden değiştirdi. Topuz 58’de ceza sahası içinde önünde kalan topa iyi vuramadı ve o an maç bitti.

Zihinsel yorgunluk stres ile birleşti, üzerine tetikçi Mustafa Kamil’in oyunu sadece soğutmak için ikinci yarıya çıkan Gençlerbirliği oyuncularına görmezden gelmesi eklenerek maçın sonu geldi.

Maçın ikinci devresinde beş oyuncu değişikliği oldu, belki 40 kez oyun durdu, iki kere Gençlerbirliği oyuncularının tedavisi için sağlık görevlileri sahada idi ama Kamil üç dakika uzattı maçı. Üç değil beş uzatsa ne olacaktı sanki diyenler vardır elbet ancak mevzu o değil.

Çok üzüldüm, migrenden hala kafamı kaldıramıyorum ancak hiç kızmadım. Sezon sonunda alınabilecek üç kupa ve benim hala umudum var. Dedik ya futbol ilginç oyun.

Ya alamazlarsa… Benim hakkım şimdiden helal olsun hepsine.