21 Kasım 2009 Cumartesi

Kese Bol, Civciv Çok

"Daum daha makul ama aynı kafada. Denizli kadar radikal hamlelerle başını derde sokma riskine girmese de beklenen odur ki, bir orijinallik yapacak bu derbide. Unutmayın; Daum’un sürprizleri, hep negatif sonuçlar getirmiştir çalıştırdığı takımlara."

Ercan Güven bugün Ters Köşe'de böyle yazmış ama bu sefer kendi ters köşede kalmış sanki...

Marco'dan La Liga'ya ön libero ithal eden, ters ayaklı Ümit Özat'tan milli sol bek ortaya çıkaran, Tuncay'ın kişisel gelişimine fazlasıyla katkısı olan (en azından sol ayağına) ve onu sol açık yapan, Alex'in yokluğunda İnönü'de 3-1 Fenerbahçe'nin galibiyetiyle sonuçlanan maçta Pier'den oyun kurucu yaratan, Kemal Aslan'ın 5 senelik Fenerbahçe kariyerinde oynadığı en üst düzey futbolu oynaması için Olimpiyat Stadın'da onu sol açık oynatacak orjinalliği gösteren, son günlerde Kazım'dan Atilla Gökçe'nin deyimiyle Drogba yapan adam benim babam değil.

20 Kasım 2009 Cuma

En Büyük Taraftar...

Kavga, dövüş, sahtekarlık derken ölümsüz aşkımızı unuttuk. Lütfi Kırdar ve Mithatpaşa’da kol kola harika sporcular izleyen neslin limiti ebediyete yaklaştıkça, bizlerin spora olan aşkı her geçen gün niteliğini yitirmekte. Derdimiz tasamız alt alta yazıldığı vakit toplanabilen rakamlar haline gelmişken, kaliteden yana olanların sayısı yine o rakamlarla üç, bilemedin beş kişi… Kazanmak için her yolu mübah sayan sözde sporcular, basacağı bir fazla gazete için yalan yazan sözde basın mensupları, sorunca mücadele kılıfını uydurdukları ancak düpedüz kavga etmek üzerine kurdukları bir sistemle sahaya çıkan sözde hocalar, takım aşkı ardına gizledikleri ticari gayeleri için görev alan sözde yöneticiler, şıracılar ve bozacılar çoğunluktayken spor aşkının unutulmaması garip olmaz mıydı?

Mücadelenin ortasına doğurulan bizler, ilk günden beri hayatla yarışıyoruz. Dünyada geçirdiği vakit 10 seneyi bulmamış sübyanlar okul arkadaşlarını rakip olarak görüyor. Alacağı eğitimin karşılığını alıp alamayacağını sorgulayan milyonlar, onca soru işaretine rağmen bu savaşı vermek zorunda olduklarını hissediyor.

Görmüyor mu 2 kişilik fizik öğretmeni kontenjanı için binlerce üniversite mezunu akranı gibi 5 senedir sıra bekleyen ablasını…Görmez olur mu hiç. El kadar evde genç bir delikanlı, ablası ile aynı odada kalmak zorunda doğduğu günden bu yana. Bazen ablası yerine bir abisi olsa da beraber maça gitseler diye geçirse de içinden, 2 haftada bir bilet almak için gücün denkleştirdiği 45-50 lirayı hatırlayınca, ablası olduğuna şükrediyor. Ülke gerçeği olan bir baltaya sap olamamış güruhun yeni nesil temsilcilerinde olan kardeş, aidiyet hislerini tatmin edebilmek için sarıldığı taraftarlık olgusunun, eskilerin özlemle anımsadığı takım aşkından başka bir şey olduğunun farkında dahi değil. Aşık olduğunu sanan bizler, bilincimizin takılıp kaldığı saplantıya, bahsi geçen genç gibi futbol sevgisi deyip sıyrılıyoruz.

Bunca kusurumuza karşın - sırtı dönük maç izleyen profesyonel taraftarlar hariç- bu kirlilikte çehresi en temiz olanlar yine taraftarlar. Sahaya dalanlar dahil…

19 Kasım 2009 Perşembe

Sen Oyna Cemal Sen Oyna

Yükleyin oyuncuların veya teknik kadroların üzerine. Aman tertemiz camialarınıza halel gelmesin.

Emeğine sağlık Salsa...

Şok !! Cemal Almanya'da Tufan'ın Formasıyla Oynamış

Cemal'in Tufan Formalı Fotoları Vol:2

G.Saray'dan Resmi Açıklama Geldi

Cemal Olayı Nasıl Ortaya Çıktı? (Perde Arkası)

Cezayir Dünya Kupasında

Son 2 haftadır Cezayir'in dağlarında sıkışıp kaldım. Sıkıştım dediysem attığım tek adım dahi yok ancak bizimkisi haritanın içinden doğru çizgiye ulaşma hadisesi. Bunca daraldıktan sonra Cezayir projesinde, Mısır karşısında Cezayir'i destekleyebileceğimi sanmıyordum ama hem Cumartesi Mısır'da oynanan maç öncesi yaşananlar, hem de Mısır'ın hocası Hassan Shenata'ya her baktığımda Fatih Terim'i görmem beni Cezayirli yaptı.
Grup maçlarının ardından inanılmazı gerçekleştirip, her bir şeylerini eşitleyen iki ülke dünya kupası için ekstra playoff maçı oynamak zorunda kaldı. Fifa harika bir kararla bunca gerilime açık maçı, bölgenin en riskli ülkesi Sudan'da oynattı. Başta Ahmed Hassan olmak üzere Mısırlı oyuncuların provakasyonları, zaten gergin olması beklenen maçın henüz 4. dakikada gidişatını belirledi. İlk yarının sonlarında bulduğu golün avantajını maçın sonuna kadar koruyan Cezayir bence hakettiği maçı kazandı.

Bu kadar zor bir maçı kusursuza yakın yöneten Seyşellerden Eddy Maillet isminde bir hakem izledim hayran oldum.Adamlar Hint Okyanusu'nun ortasından hakem çıkarırken bizim hakemlerin haline bakın.

Cezayir 1-0 Mısır

16 Kasım 2009 Pazartesi

Şişte Yansın Kebapta Yansın

"Olaylar öncesine kadar büyük bir keyif ve heyecanla basketboldaki zorlu mücadeleyi seyreden sarı kırmızılı kulübün başkanı Adnan Polat, Fenerbahçe karşısında basketbolda alınan önemli galibiyete rağmen sevinemediğini vurguladı."

Suçlular kendi yedek kulubesinin arkasında aşık olduğu renkleri desteklediği için dakikalarca fahişe olduğu dillendirilen ve "profesyonel" bir taraftara yakışmayacak şekilde soğukkanlılığını yitirerek verdiği tepki sebebiyle mazlum binleri provake eden A.D.K ve kendisine fiziki müdahalede bulunmaya çalışan ancak camianın akil adamları tarafından doldurulduğu için mazur görülmesi gereken bir taraftarın ağzına yumruğunu sokan 22 numaralı Fenerbahçeli oyuncudur. Ben bir Fenerbahçe taraftarı olarak her ikisinden de utanıyorum. Gösterdikleri üstün mücadele ile kapasitelerinin 3-5 katını sahaya yansıtan tüm Galatasaraylı oyuncuları tebrik ediyorum.

Ama bu ateşin altına bu hızla odun atılmaya devam edilirse bu rekabete aşık ben dahil milyonlar, bu işten nefret etmeye başlayacak. Maç öncesi akli dengesini ya doğuştan, ya da aldığı alkolün etkisinden yitirmiş olarak sahaya giren adamın sırtını sıvazlamaya devam ederse insanlar, maçın ardından çıkan olayların sorumluluğunu bir kadına yüklemeye çalışırsa yöneticiler, sahaya dalan sözde delikanlılar tribündeyken dostlar alışverişte görsün diye öndeki 2-3 sırayı boşaltırsa taraf olan tarafsızlar bu işin sonu gelmez.

Parmağını sallayarak 50 metre koştuktan sonra , ardından koşan yusuflara mağlup olmasa delikanlı taraftar; 20 senenin ardından kazanılan şampiyonlukmuşcasına sevindikten sonra, galibiyete rağmen sevinemediğini söylemese delikanlı başkan.Belki o zaman...

15 Kasım 2009 Pazar

Gözünüz Aydın

Neyin klasiği onu çözemedim ama gözünüz aydın...

Sıfır 24 saniye skorbordu, 1 saha komiseri, 1 başkan, 2 uzatma, 3 hakem,10 bin taraftar hep beraber bu kadar isterse maçı, başka bir sonuç imkan dahilinde değildi. Buyrun konuşun şimdi sözde basketbol severler.