28 Ekim 2009 Çarşamba

" Pazar'ın Ertesi" # 16


Mağlubiyetin hüznü ve röportajın GsTv'nin yönlendirmesi altında yapılmasından ötürü bu seferlik görmezlikten geldim ben Surinamlı'nın açıklamalarını. Hala İslam Baba'dan okuduklarımla hatırlamak istiyorum "kadife ayakkabılı adamı".
Müzikle futbol arasında bir romantik duygu bağı kuranlar, dünya müziğinde "kadife ses" diye adlandırdıkları Nat King Cole'a karşılık, Frank Rijkaard'a da, " kadife ayakkabılı adam" derlerdi, stad arenalarında.
Son 20 yılın dünyadaki tereddütsüz en büyük orta saha oyuncusu olan, Ajax çıkışlı ve Ajax bitişli Frank Rijkaard, "total futbol" için gereken yeterli ve uyumlu fiziği dimağı, üstüne üstlük müthiş tekniği ile, ölümsüz ses Nat King Cole'a galat futbol aleminde, "kadife ayakkabılı adam" diye anılacaktı.
Geride kalan Çarşamba gecesi Viyana'da Hannapi Stadında Milan'ı yenerek Süper Kupayı Hollanda'ya götüren Ajax, dev oyuncusu Frank Rijkaard'a futbol yaşamı boyunca 22.nci şampiyonluğunu veriyor ve kendidisini "jübile ticareti"nin çok ötesinde, benzersiz bir şerefle, stadların içinden stadların dışına uğurluyordu.

***

Surinam'dan gelip Amsterdam'a yerleşen fakir bir ailenin çocuğu olan Frank Rijkaard, alt yapısından yetiştiği Ajax'ın kısa zamanda gözdelerinden biri olmuş, ama ünlü teknik direktör Cruyff'la girdiği "takım ve lider" konusundaki polemiğe yenik düşerek, satış listesine konmuştu.
Frank Rijkaard'ın Sporting Lizbon'la Protekiz ve Real Zaragıza ile İspanya denemesi, tam bir hayal kırıklığı yaratarak sonuçlanmış ve Surinamlı, "Hollanda dışındaki futbol denizlerinde seyrederken" sağlıklı rotalar tutamamış, yanlış fırtınalara ve anaforlara girerek, her keresinde kayalara çarpmıştır.
Bu içine kapanık, bu romantik bu topu çimene şiir dizeleri gibi dökmeye alışık ten rengi çikolata olan bu dev adam, "futbolunu kefene sarmaya hazırlandığı bir dönemde" yani 1988 yılında teknik direktör Rinus Michel'den bir "ulusal davet" alıyor ve ülkesinin forması ile Hollanda, Almanya'da Avrupa milletler kupası şampiyonu olurken, o da Frank Rijkaard olarak harikalar yaratıyordu, bu turnuvada...

***

Frank Rijkaard'ın futbolda bir "süper star" olarak yarışması, 1988 yılında transfer olduğu İtalyan Milan takımında 5 yıl, büyük başarılarla sürecek ve 1993'te noktalanacaktı.
Frank Rijkaard diğer iki Hollandalı takım arkadaşı Gullit ve Van Basten'le birlikte, Milan'a tarihinin en parlak dönemini yaşatırken, takımın başkanına teknik direktörüne tribünlerdeki büyük Milan taraftar yığınlarına hep aynı lafı söyletmiştir.
"Frank Rijkaard olmasa, ne Van Basten ne Gullit olurdu".
Dünyanın en zor eziyetli ve sert ligi İtalya'da, Frank Rijkaard 5 yıl bir "Hollanda tayı" gibi dolaştı.
1.86'ya varan boyu, müthiş esnek ve supleks vücudu, muhteşem tekniği ve tüm sahadakifutbolu algılayan beyni ile Frank Rijkaard, 5 yıl boyunca lideri ve kralı oldu Milan'ın...
Taktik önleme ve yaratmanın buluşcusu olan Frank Rijkaard, hem iki Hollandalı arkadaşını hem Milan'ı 5 yıl üst düzeyde oynatan gizli bir makina oldu, ofans ve defansın en zor görevlerinde bulundu, hem de Van Basten ve Gullit acılı İtalya liginde birer "İnsan hurdası" olurken, kendisi sakatlanmayı tanımayan bir zerafet içinde, İtalya çimlerinde dolaşmayı sürdürdü.
1993'te İtalyan futbolcuların kulislerinden bıkıp, çok küçük bir para ile doğduğu Ajax'a geri dönünce, çizmede büyük bir şey oldu.
Bunun adına "Milan efsanesinin çöküşü" diyorlardı,futbol eksperleri...
Çünkü Rijkaard, o sahalarda kazandığı deyimi ile, "kadife ayakkabılı adam" geride kalan Çarşamba gecesi Viyana'nın Hannapi stadında futbola veda ederken, ellerinin arasında Avrupa'nın en anlamı ve büyük kupasını taşıyordu, Ajax'la birlikte...
Hep böyle bırakmışlardır futbolu, dünyanın en büyükleri...

30 Mayıs 1996 (Rijkaard Diye Biri...)

Hiç yorum yok: