28 Haziran 2009 Pazar

" Pazar'ın Ertesi" # 14

Ankara ekiplerinden Gençlerbirliği Thomas Doll, Ankaraspor Jurgen Röber'e direksiyonu teslim ederken, Fenerbahçe ise Christoph Daum'a emanet etti bir kez daha çubukluyu bu sezon için. 80'li yılların sonu ile 90'lı yılların ortasına dek süren ligimizin Alamancı sevdası birkez daha depreşince İslam Baba'dan konuya ilişkin destek alma ihtiyacı duydum...
Özellikle son 8-9 yılda üç büyüklerin teknik direktörlük konusunda, sürdürmeye başladıkları "Alamancı sevda", Gobi Çölü'nde balina pisini inşa etmek gibi anlamsız geliyor bana...
Akdeniz kuşağındaki bir ülkenin geek coğrafik, gerek anatomik tüm gerçkelerini pantolon askısı edip ve de tüm değişik yaşam renklerini anlamsızca matlaştırarak, üç büyüklerin futbol geleceklerini Alman ekolü gibi, hiç yaratıcılığı ve kişi teşebbüsü olmayan bir Kuzey Avrupa mumyasının içine kilitlemesi hangi araştırmanın, hangii yanlış mumları yanmış kafaların mahsülüdür acaba?..
Bugün gerek ekonomi, gerekse futbolda sanayi toplumu ötesi bir ailenin duvarlarını zorlayan büyük devletlerin futbol topuna ALman teknik direkötr sarığı sarmamak konusunda gösterdiği yasakçılığı bir tarafa bırakınız, kendini evrensel reklamlamak için bu oyuu seçen her yönden, çok geri kalmış dünya ülkeleri bile, Hans Amca'nın eşofman patronluğunu reddetmektedir ısrarla...
Çeşit etiketleri hangi renkte olursa olsun, dünyadaki tüm ülkeler futbolda teknik direktör konjonktürünü, "içinde Alman'ı olmayan meslek" titizliği içinde turarken, Türkiye'de son yıllarda iyiyce tutuşan bu sevginin, hangi oduncu ardiyesinden kaynaklandığını anlamak zordur.
Dünyanın hiç itibar etmediği bir teknik direktör seçimine, son yıllarda üç büyüklerin adeta "kara sevda" derecesinde bir kopmaz iletişimle bağlanmasıi Türk beyinlerinin "ya ıkınırken,ya kaçarken" çalışmaya başladığını belgelemektedir.
Alman futbol tarihi bir yana, Alman teknik direktör almanağı, eski flşalar dikkate alındığında, öyle dünyanın dört göüznü şiddetle açıp ibretle bakacağı, bir hocalar galaksisi değildir...
1950'den bu ana kadar olan zaman parçasının iplerini çekerseniz, Amann teknik direktör podyumuna sahneye giriş sırasına göre; 5 ölümsüz isim sıralanır ancak...
Sepp Herberger, Helmuth Schön, Udo Lattek, Demar Cramer ve Franz Beckenbauer...
...
Futbol temel eğitimin emredici kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalan "futbolcu ilim ve uygulama" konusundada milim taviz vermeyen Alman teknik direktör, ruhsal ve psikolojik görüş kısırlığı yüzünden bu mesleği, diğer ülkelerde ulaşılmış "insan-antrenör" boyutlarında yapamamaktadır kesinlikle...
Alman teknik direktör için futbolcu, insan değil, makinedir sadece...
Alman teknik direktör sevecen değildir, Alman teknik direktör çok konuşan, renkli konuşan, ölçülü espri kalabalığına sahip bir ağız ve dimağ taşımamaktadır.
...
Futbol, teknik direktörü oyuncusu masörü, dokoru, yöneticileri ve taraftarı ile çok geniş ve problemleri ziyade olan kalabalığı fazla bir ailedir.
Alman bu geniş aile içinde sadece çalışılsın ister, sadece başarılsın ister...
Alman teknik direktörler bu geniş aile yelpaze diliminde, bireylerin ayrıntıları ve problemleri ile hiç uğraşmaz, onlarla birlikte öüşterek çareler ve çıkış yolları için beyin paralamazi insana insani yaklaşımlar uzatmayı tümüyle reddedip, bu aileye bir tek otomatik mesj yollar sadece...
"Ben bir makineyim.Siz de öyle olun..."
...
Bir Alman teknik direktöürün Türkiye'ye gelip Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ı şampiyon yapması başarı değildir.
Takım, yönetici ve taraftar şartları hazır olduğunda Beşiktaş,Galatasaray ve Fenerbahçe Türkiye şampiyonu olur zaten...
Alman teknik direktörle de olur, yerlisi ile de...
Hatta futbolu bilen, bu oyunun liyezonlarını iyi belleyip gerekli yerlere bağlayabilen taraftarla da şampiyon olur.
Öteye taşınabilir mi, Türk futbolunu ve takımlarımızı Alman teknik direktörler? Yani Avrupa finallerine...
Hİç sanmam...
Nedeni şu...
1984-94 dönemi içinde yani 10 yıllık sürede, Avrupa kupalarında tam otuz final oynanmış.
Bu finallerin sadece birisnini 1992 yılında Monaco'yu 2-0 yenen Werder bremen kazanmış, öteki 29 final Alman takımları için ıska...
Alman teknik direktörler için ynaıp tutuşan Türkiye'deki aşıklara duyurulur...
Alman teknik direktörün bu konuda saçı olsa, önce kendi topuna sürer.

21 Mayıs 1994 (Alman Hocanın Anatomisi)


PS: Konuya Fenerbahçe açısından bakınca, başkanın kongredeki beyanatlarından da anlaşılacağı üzere önümüzdeki 3 sene Avrupa ile ilgili bir beklenti veya vaat yok. Alman hocanın takımın başında olma sebebi ülke sınırları içinde kazanılması muhtemel şampiyonluklar ve benim şahsi fikrim lokal rekabetin uzun vadede uluslararası başarının yolunu açacağı yönünde...

PS2: Yazının başında gururla refere ettiğim üzere makale rahmetli İslam Çupi'ye ait. Konuya ilişkin araştırma yaparken Faruk Dinçer imzalı, "Yerli Teknik Direktörlere Sahip Çıkalım!.." adında bir köşe yazısına denk geldim. Spor ya da siyaset, konu her ne olursa olsun İslam Çupi'nin kaleminden etkilenmek kabulüm ancak birebir aynı cümleleri kullanıp altına kendi imzanı atmanın karşılığı hangi sıfata denk gelir varın sizler karar verin...

Hiç yorum yok: